AB’NİN DAYATMA,DEVLETİMİZİ YOKSAYAN HELLİM KARARI HEMEN REDDEDİLMELİ

Hellimin tescili konusunda Avrupa Birliği nezdinde KKTC 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat tarafından başlatılan çalışmalara, 3. Cumhurbaşkanı Eroğlu ihtiyatla yaklaşmış, 4.Cumhurbaşkanı teslimiyetçi/tavizci Akıncı ise 2015’te  göreve gelir gelmez  yangından mal kaçırırcasına hemen Anastasiadis’le üzerinde mutabakat sağladığı şartlarda,hellimin sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir markası olarak tescillenmesi için başvuru yapılmıştı.  2005-2020 yılları arasında federasyon hedefli müzakereler sürerken hellimin markasının olası bir anlaşma neticesinde kurulacak ortak federal devlete ait olacağı da hesaplanmıştı. 

18 Ekim’de göreve gelen KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ‘egemen eşitlik temelinde iki devletin işbirliğine dayalı çözüm modeline’ halkımızdan destek aldı. Cumhurbaşkanı Tatar ve kendisine  destek veren Anavatan Türkiye bundan sonraki süreçte kesinlikle federasyon görüşülmeyeceğini iki bağımsız devlete dayalı çözümden geri adım atılmayacağını defalarca yapılan açıklamalarla net bir şekilde ortaya koydu. 

Devrim diye nitelendirilen bu yeni siyasetle hedeflenen devletimiz KKTC’nin egemenliğinin ileriye taşınması ve tanınması iken,özellikle Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’nin halkımızın iradesini ve devletimizin varlığını yoksayan tutumuna karşı AB ile görüşmeleri yürüten Cumhurbaşkanlığının, danışman heyetinin ve hükümetin sessiz kalması vatandaşlarımız arasında kuşkuyla karşılandı.

BM, geçtiğimiz Ocak ayında adada görev yapan Barış Gücü askerlerinin görev süresini KKTC makamlarına danışmadan uzatırken, önceki gün de AB Komisyonu hellimin sözde "Kıbrıs Cumhuriyeti" markası olarak tescili  konusunda aldığı kararla devletimiz KKTC’yi, yasalarını, limanlarını, bakanlıklarını ve dairelerini yok saydı. Avrupa Komisyonu bu kararla tüm adanın tek meşru egemen devleti olarak sözde Kıbrıs Cumhuriyetini ilan etmiş oldu.

Bundan sonraki süreçte KKTC’de üretilerek AB ülkelerine ihraç edilecek tüm hellim ürünleri tamamen AB’nin ve Rum Yönetimi’nin kontrolünde olacak. Hellimin üretim aşamasında kalite kontrolünü ve belirlenen yüzde 51 keçi - koyun sütü oranı olup olmadığını AB tarafından belirlenen ve Rum yönetimince yetkilendirilen bir yabancı şirket yapacak. Şirket belirleme konusunda KKTC 'nin de yetkilendirme yapması kabul edilmedi. Şirket KKTC’deki üretim bilgilerini Rum Yönetimine ve AB' a rapor edecek, standartlara uygunluk belgesi,ihracatla ilgili tüm belgeler Rum makamlarınca onaylanacak ve gerekli izin verildikten sonra hellim ürünleri sadece Güney Kıbrıs’taki Rum limanlarından ihraç edilebilecek. İhracat için ise Türklerin ya güneyde şirket kurması ya da ürünlerin Rum tüccara satılması gerekecek. Ürünlerin güneye gönderilmesinde, federasyon döneminden kalma,Rum Yönetimi ve AB tarafından yapılan Yeşil Hat Tüzüğü kuralları geçerli kılınacak.

Hellime süt sağlayacak hayvanların gerekli tüm kontrolleri,yedikleri yemler,otladıkları topraklar,sağlık koşulları da yine söz konusu yabancı gözetim şirketinin denetim ve gözetiminde olacak. Başka bir deyişle, KKTC Devleti’nin egemenlik hakları çiğnenmiş olacak. Böylece Rum Yönetimi’nin otoritesi Kuzey’e taşınırken, ada üzerinde de tek meşru,egemen idarenin ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ olduğu iddiası zımnen kabul edilmiş olacak. Bütün bu üretim denetim ve ihracat sürecinde KKTC Devletinin hiçbir rolü olmayacak. 

AB’NİN EGEMENLİĞİMİZİ SIFIRLAYAN, RUM YÖNETİMİNİ ADANIN TEK EGEMENİ OLARAK TESCİLLEYEN DAYATMA HELLİM KARARINI

REDDEDİN, BOYUN EĞMEYİN! 

KKTC'Yİ DIŞLAYAN, MUHATAP ALMAYAN BU SÜREÇTEN ÇEKİLİN

KKTC’NİN AYRI EGEMEN BİR DEVLET OLDUĞU GERÇEĞİ LAFLA VE İÇİ BOŞ NUTUKLARLA DEĞİL, İCRAATLA, UYGULAMALARLA VE RUMLA,AB VE BM İLE MÜCADELE EDEREK DÜNYAYA KABUL ETTİRİLEBİLİR. RUMA MECBUR KALARAK, MAHKUM OLARAK VE BOYUN EĞEREK EGEMENLİK MÜCADELESİ VERİLEMEZ.