KIBRIS TMT MÜCAHİTLER DERNEĞİ’NİN KKTC MİLLETVEKİLLERİNE GÖNDERDİĞİ 21 BÖLÜMLÜK UYARI MEKTUBUNU  PAYLAŞIYORUZ..

GERÇEKLERİ ÖĞRENME ZAMANI

Bölüm 6

Kıbrıs’ta ortak bir devlet kurmanın tehlikeleri

KKTC’nin asla tanınamayacağı ve bağımsız bir devlet olamayacağı faşist Rum propaganda ordusunun tekrarladığı yalanlardan biridir. Bu yalanı ileride bir fırsat yakalayıp tüm adayı işgal etme olanağını yitirmemek için tekrarlanmaktadır. 1974 de delen barışın tahammül edilemeyecek bir felaket olduğunu söylemektedirler.

Halbuki gerçek bunun tam tersidir. İki ayrı devlet durumu Kıbrıs’a huzur ve refah getirmiştir.  KKTC’nin tanınması da çok kolaydır. Birçok tanınma olanağı KKTC’nin ayağına kadar gelmiştir. Maalesef bazı Türk siyasilerinin aymazlığı ve  Rum faşizminin uluslararası alanda gayretleri  nedeniyle tanınma gerçekleşememiştir.

Rum Yöneticiler faşist idealleri gereği 1974 öncesinde etnik temizlik planları hazırlayarak silahlı saldırılarla Kıbrıs’ı işgal etmek istediler. Bunda başarılı olmayınca daha başka yöntemler aramak zorunda kaldılar. Şimdi propaganda ile Kıbrıs Türklerini aldatarak ideallerine ulaşmak istemektedirler. Bunun için öncelikle ideallerine engel olmayacak geçici bir devlet kurmayı planlamaktadırlar.

Bu ortak devlet zamanla Rumların zengin çoğunluk, Türklerin ise fakir azınlık haline geleceği  karma bir devlet olacaktır. Ancak bir süre sonra ortaya çıkan ilk fırsatta geçici devleti de yıkacakları ve tüm adaya egemen olmaya çalışacakları  açıktır. Çünkü faşist karakterleri onların böyle hareket etmelerini gerektirir.

Geçmişte Girit’te  böyle  davranmışlardı. Yugoslavya’da yıllarca komünist bir idarede yaşamış  Sırplarla Hırvatlar da eşitlikten başka bir şey istemeyen Boşnaklara aynı şeyleri yapmışlardı. Onlarla barış içinde birlikte  yaşamak isteyen Boşnaklara karşı katliam yapmaktan çekinmemişlerdir.

Önce hileli bir anlaşmayla geçici ortak bir devlet kurmak ve daha sonra son darbeyi vurmak isteyen Rum yönetimini kaygılandıran bir konu vardır. 1974’den beri Kıbrıs’ta fiilen iki devlet vardır. Bu iki devlette farklı yasalar uygulanmış ve farklı mülkiyet durumları oluşmuştur. KKTC’deki mülkiyet durumunu değiştirmek ve Kıbrıs Türklerini tekrar fakir bir azınlık haline getirmek kolay olmayacaktır. Böyle bir zorlamanın kavgalara ve iç çatışmalara neden olacağı açıktır. Rum Yönetimi bu gerçeği çok iyi bilmektedir. Daha doğrusu Kıbrıs Türklerinin çok saf ve aldatılmış olan bölümünün dışında herkes ortak devletin çatışmalara neden olacağının farkındadır.

Dünyada hiçbir halk özgürlüğü tattıktan ve kendi yasaları ile farklı bir mülkiyet durumu oluşturduktan sonra tekrar boyunduruk altına girmeyi ve mülkiyet durumunu tartışmalı hale getirmeyi kabul etmez.

Rum Yönetiminin istediği gibi bir anlaşmanın yapıldığını ve ortak bir devlet kurulduğunu varsayalım. Kıbrıs Türk Halkı çözüm ve barış konusunda yalanlarla aldatıldığını, sahip olduğu her şeyin mahkemelik olacağını ve her şeyini yitirmek üzere olduğunu anlayınca doğal olarak isyan edecektir. Rum Yönetimi böyle bir isyanı bastırabilmeyi de önceden garanti etmek istemektedir. Bu nedenle Türk askerinin derhal Kıbrıs’tan çekilmesi ile Türkiye’nin garanti hakkının ortadan kaldırılmasını sağlamaya çalışmaktadır. Çatışma çıkacağını bildikleri için bu konular Rum Yönetimi için hayati önemi olan konular haline gelmiştir.

Bu karanlık tabloyu önleyecek olan KKTC’nin bağımsız bir devlet olarak bir an önce  tanınmasıdır. KKTC’nin uluslararası hukukta tartışmalı durumuna son vermek ve her açıdan Rum devleti ile eşit düzeye yükselmesini sağlamak gerekir. Maalesef Türk siyasiler bu amaçla hareket etmiyorlar ve Rum propagandasına karşı yenik düşüyorlar.

Halbuki Kıbrıs Türk Halkının bağımsızlık hedefine odaklandığını  dünya kamuoyuna göstermesi bile başarı olacaktır. Kıbrıs’ta iki eşit devlet olmasının barışa hizmet ettiği anlaşılacak ve tehlikeli önerilerle Kıbrıs Türklerini köleleştireme girişimleri sona erecektir. Dünya kamuoyunun iyi niyetli kesimi KKTC’nin yanında yer alacaktır.

KKTC’nin tanınması ve her açıdan Rum Yönetimi ile eşit düzeye gelmesi, Rum propagandasının iddia ettiği gibi imkansız değildir hatta zor bile değildir. Sorun Kıbrıs Türk siyasilerinin tanınma yönünde gayret göstermemesi ve Kıbrıs Türk  halkının bir bölümünün Rum yalanları ile aldatılmış olmasıdır.

Rum propagandası KKTC’nin tanınmasının imkansız olduğu  önyargısını  oluşturmuştur. Bu  önyargıyı yıkmak zor değildir. 1974’den önce hazırlanan katliam planlarını öne çıkarmak,  1974’den sonra fiilen  iki ayrı devlet oluştuğunu ve bunun barış sağladığını göstermek yeterli olabilir. Bu gerçekleri gören ve barışa inanan iyi niyetli herkes KKTC’nin tanınması gerektiğini kabul edecektir.

Gerçekleri dünya kamuoyuna anlatmak Rum propagandasını çürütmek hepimize düşen bir görev değil mi?

 

KKTC’nin tanınması yönünde ortaya çıkan fırsatların yitirilmesi

Rum saldırganlığına karşı alınabilecek en ciddi  önlem KKTC’nin tanınmasıdır. Çünkü o zaman Rum faşizminin Kuzeyi işgal etme hevesi frenlenecektir. Böylece Kıbrıs’ta barışın kalıcı olması ümitleri artacaktır.

Maalesef bazı Türk siyasiler KKTC’nin tanınmasının önemini kavrayamamaktadırlar. Bu nedenle tanınma yönünde karşımıza çıkan fırsatlar yitirilmektedir.

Kıbrıs’ta 21 Aralık 1963 de Rum Yönetimine bağlı silahlı güçler Türk bölgelerine saldırarak Türk bölgelerini işgal etmeye çalıştılar. Ancak her saldırıları başarılı olamadı. Kıbrıs Türk Halkının TMT öncülüğünde efsanevi mücadelesi ve Anavatan Türkiye’nin yardımı sayesinde başta Lefkoşa’nın Kuzeyi olmak üzere Türk halkın yaşadığı bazı  bölgeler Türk yönetimi kontrolünde özgür kalmayı başardı. Böylece Kıbrıs’ta fiilen iki ayrı yönetim oluştu.

1974 de Barış harekatından sonra nüfus mübadelesi oldu ve Kıbrıs Türk Halkı Kuzeyde bir araya geldi. Böylece Kıbrıs Türk Halkının özgür yaşadığı gölgeler birleşmiş oldu. Bu sayede fiilen özgür bir Türk Yönetimi  oluştu.  1975 de bu Yönetim Kıbrıs Türk Federe Devletine dönüştü. Federal bir devlet kurmak için müzakereler yapıldı ve bu müzakereler sonuç vermeyince 1983 de KKTC kuruldu.

KKTC’yi daha ilk günden  Türkiye,  Pakistan ve Bangladeş tanıdı. Yunanistan tepki gösterdi. Yunanistan’a uyum sağlayan ABD’nin baskısı ile  Pakistan ve Bangladeş tanıma kararlarını geri aldılar. O tarihten beri KKTC sadece Türkiye’nin tanıdığı bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürmektedir.

KKTC’nin tanınma prosedürünün  uluslararası alanda tamamlanamaması birçok sorunu birlikte getirmiştir. Bu sayede  Rum Yönetimi KKTC’nin sahte bir devlet olduğunu iddia etme ve Türkiye’yi Kuzeyi işgal etmekle suçlama fırsatını  bulmuştur. Tüm dünya Rum iddialarının doğru olmadığını bildiği halde bitmez tükenmez Rum propagandası devam etmekte ve etkili olmaktadır.

Kıbrıs’ta iki devletin eşit düzeyde tanınmaması o kadar büyük bir haksızlıktır ki bazen bu durum yabancı tarafsız devletleri bile rahatsız etmektedir. Bazen bu haksızlığın sona ermesi için dış ülkeler veya kuruluşlar adım atmakta ve KKTC’yi tanımak için Türk tarafından bir girişim beklemektedirler.

Fiilen ayrı bir devlet kurmayı ve yaşatmayı başarmış, demokrasisini geliştirmiş, birçok alanda en gelişmiş ülkeler seviyesine getirmiş, barış içinde yaşayan bir yerin niçin tanınmadığı anlaşılamamaktadır.

Yabancı devlet adamları ve kuruluşlar bazen açıkça bazen yaptıkları açıklamaların satır aralarında KKTC lehine görüşler ifade etmektedirler. Dünyada KKTC  koşullarında bağımsız bir devlet  kurmuş, bu devleti başarıyla yaşatmış ve buna rağmen tanınma talep etmeyip daha düşük bir statüye razı olacağını açıklayan bir halk görülmemiştir. Bu nedenle bazı devlet adamları  KKTC’nin bağımsız bir devlet olarak tanınması gerektiğini ifade eden sözler söylemektedirler. Bu  sözler üzerinde duracak ve yararlanacak etkili bir Tanıtma Dairemiz olmadığından  maalesef  bu sözlerden yararlanılamamaktadır.

KKTC siyasileri KKTC  Tanıtma Dairesine  yeterince bütçe ayırmadılar ve destek vermediler. Bir süre sonra muhtemelen dış güçlerin etkisi ile bu dairenin çalışmalarına son verildi. Böylece bir kalesi boş  futbol maçı oynanan bir durum ortaya çıktı.  Halbuki bu dairenin  güçlendirmesi ve büyütülmesi gerekiyordu.  Daha da ileri gidilerek Tanıtma Dairesine KKTC’yi tanıtma görevi verilmeliydi. Bunlar yapılmadığından   KKTC’yi tanıtma yönünde ortaya çıkan fırsatlar kaçırılmıştır.

Birçok Kıbrıs Türk siyaset adamı,  KKTC’nin tanınmasının önemini anlayamamıştır. Bu nedenle diğer devletlerin KKTC’yi tanıması  yönünde  harekette bulunduğunu izleyip değerlendirememektedirler. Dünyada böyle bir gelişme olduğunu  yine  Rum Yönetiminin tepkisinden öğrenebiliyoruz. 

Rum Yönetiminin Tanıtma Birimleri  KKTC’nin tanınması yönünde meydana gelen en küçük bir gelişmeyi bile izlemekte ve KKTC’nin yararlanmasını  önlemek için harekete geçmektedir. Onların tepkisi sayesinde  böyle gelişmeler olduğunu öğrenebiliyoruz. Türk tarafının sessizliği ve Rum Yönetiminin tepkisi karşısında KKTC lehine adım atmak isteyenler boş yere Rum Yönetimi ile kavgaya girmemek için geri adım atmaktadırlar.

Birçok Kıbrıs Türk Siyaset adamının pasifliği  nedeniyle KKTC’nin tanınması ve 1974 de Kıbrıs’a gelen barışın kesinleşmesi  fırsatları yitirilmektedir.

 

 




  • RMMO KOMUTANI ZERVAKİS’İN KORONAVİRÜS TESTİ POZİTİF ÇIKTI ... +Detaylı Bilgi
  • LİMASOL’DA PROTESTO GÖSTERİLERİ ... +Detaylı Bilgi
  • NURİS: ANASTASİADİS’İN “KULLANIM KAYBI TAZMİNATI” VAADİ YERİNE GETİRİLEMEZ ... +Detaylı Bilgi
  • HER 10 RUM’DAN 6’SI GÜNEY KIBRIS’TAKİ DEVLETİN “YOLSUZLUK DEVLETİ” OLDUĞUNA İNANIYOR ... +Detaylı Bilgi
  • RUM SAVUNMA BAKANI’NDAN TÜRKİYE’YE ELEŞTİRİ ... +Detaylı Bilgi
  • ROLANDİS: “KAYBEDİLMİŞ FIRSATLAR, KAYBEDİLMİŞ VATANLARA GÖTÜRÜR” ... +Detaylı Bilgi
  • ŞİLLURİS: “KIBRIS SALDIRGAN VE YAYILMACI GÜÇLERE KARŞI KENDİNİ SAVUNMAYA HAZIRDIR” ... +Detaylı Bilgi
  • İNSAN HAKLARI İZLEME ÖRGÜTÜ: GÜNEY KIBRIS’TA, DÜZENSİZ GÖÇMENLERE KÖTÜ MUAMELE YAPILIYOR ... +Detaylı Bilgi